Farklı bedenlerde kirlettiğim bu
yüreğime dokunan en güzel kar tanesiydin sen. Dokundun ve eridin, orada
beslenmemiş daha tohum halinde olan binlerce güzel duyguya can suyu verdin sen.
Şimdi bu minnettar yürek seni unutmayarak, her gün sebebi olduğun o güzel
şeyleri hatırlayarak sana mazide yara açan o kör bıçak darbelerini kapatman
için bir yara bandı oluyor. Ama meraklanma ki sevdiğim her gün o acıya morfin
olacak şeyler katıyorum kendime. Aklımla ve duygularımla cebelleştiğim şuna
benzer günlerde her girdiğim o çetin savaştan yaralı olarak çıktım. Belki bana
gazi dediler belki de o savaşta kendimi feda etmekten kaçındığım için korkak dediler.
İşte böyle yolun başında verdiğim sözü, bir hiç uğruna yanlış müttefikler
seçerek harcadım. Gelelim ki duygularımla ve aklımla aramda geçen savaşlardan,
her gün canlı olarak çıkabiliyorsam sebebi sensin, her gözümü kapadığımda sana
ulaşma amacıyla yanıp tutuşmasaydım eğer şehit düşen fikirlerimi yalnız bırakıp
canlı çıkamazdım o savaşlardan çünkü insanoğlu var oldukça yaşamasını devam
ettirecek en kuvvetli şey umut olduğuna inanırım. Bu umut belki seninle yeniden
bir şeyler paylaşmak belki de günün birinde geri dönüp bakacak olursan eğer iyi
hatırlanmak olarak canlanıyor kafamda. Lakin tekrar tekrar güvendiğimiz o
insan, yapacağını bir daha kıracağını bildiğimiz halde bir şekilde kazanıyor
tekrardan. Yapmaz, kırmaz diyoruz. Yine yapıyor. Dünyamız yıkılıyor, görüş
alanımız kısıtlanıyor. Kalabalığın içinde yalnızlığımızla boğuluyoruz,
yalnızlığımız hep bizimle... Alışıyoruz zamanla yalnızlık en iyi dostumuz
oluyor, yavaş yavaş deliriyoruz sonra da kendimize bile
yabancılaşıyoruz. Mutsuzluk sarıyor dört bir yanımızı içinden çıkabilecek güç
bulamıyoruz ve çıkmıyoruz da... Arkaya bakmaya cesaret edersek eğer ki
yatırıyoruz masaya tüm dertleri. Masa orta yerinden çatlıyor, düşünüyoruz ki
bir insan bu kadar derdi içine sığdırıp nasıl çatlamıyor diye. Düşünüyoruz ve
düşünüyoruz. O gemi gelecek mi diye? Herkesin gemisi farklı hikayede, herkesin
beklentisi farklı hayatta. Maksat geminin gelmesi de değil. Sanırım biz
beklemeyi seviyoruz. Gelemeyeceğini bilsek de o geminin geldiğini düşünerek
avutuyoruz, böyle mutlu edebiliyoruz kendimizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder