22 Şubat 2016 Pazartesi

Tükenmezkalem

Ben ki o güzel bileklerini anlatmayı seçtiğim an kalem bile düşündü iki kez, düşündü anlatmayı. Çünkü biliyordu. Kağıdın bile böyle bir güzelliği taşıyamayacağını. Kendinin bile anlatmakta zorluk çektiği an bir kağıt parçasına böylesine değerler yüklenemeyeceğinin farkındaydı. Farkındaydı ama ne yapabilirdi ki ustası yazmaya cesaret etmişti bir kere. Şimdi onu yarı yolda mı bırakacaktı. Bu hiç ona göre değildi. Beraber çoğu kez insanların düşünmeye bile korktukları şeyleri kaleme almışlardı. Ustasının yaptığı her işte onunda bir imzası vardı. Bırakabilir miydi şimdi bu dostluğu, bırakamazdı tabii.. Kaç kez boyundan büyük dalgaların olduğu denizlere yelken açmışlardı ustasıyla. Hiç yarı yolda bırakmamıştı ustası da onu. Hep kalbine en yakın olan göğüs cebinde taşırdı kalemini. Aslında yalnızlıkta onlara eşlik etmekteydi. Düşlerle birlikte eşsiz parçalar çıkarmışlardı okuyanları kıskandırırcasına. Bileklerden bahsediyorduk ustanın sevdiğinin bilekleri. Anlatmak kolay değildi zaten kağıda dökünce de ne kadar anlam taşıyabilirdi? Onun düşlerine değinemedikten sonra bir usta bir de sevdiği biliyordu bu hikayeyi. Bilekler bir karış yoktu lakin bir ömür yazdıracak kadar güzeldi derdi ustası. Kadın bilmezdi bunu. Adına şiirler yazılacağını, en küçük vaktin bile bu yaşlı çocuğun hayatına konu olacağını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder